11 Aralık 2009 Cuma

TOMRİS HANIMA MEKTUPLAR - 23

KURBAN ÜZERİNE


Sevgili Tomris Hanım,
Çocukluğumun bir dönemi Agora’nın bulunduğu Namazgâh semtinde geçti. İlkokul ikinci sınıfa kadar Agora, Dönertaş, Tilkilik, Patlıcancı yokuşu ve Mumcu sokaklarında koşturdum. Daracık dik yokuşlar ve iki katlı eski Rum ve Türk evlerinden oluşan bir semtti. Müstakil evlerdeki yaşamdan dolayı komşuluklar ve dostluklar bir başkaydı. Acılar ve sevinçler ortak yaşanırdı. Bayramlarda öyle… Bayramlar bir başka gelirdi bizim mahallemize. Evlerin dışı ve içi boyanır, temizlikler yapılır, kapı önleri çalı süpürgelerle pırıl pırıl yıkanırdı.

Kurban Bayramları daha bir telaşlı geçerdi. Evlerin bahçelerinde kurbanlıkların bağlanacağı yerler hazırlanır, otu, yemi alınır, su kapları hazırlanırdı. Bayram namazının bitimine kadar kurbanlıklara özenle bakılır ve adeta misafir muamelesi yapılırdı.
Günler öncesinden kurbanlık koyun sürüleri gevrek melemeleri ile Pazaryerindeki yerlerini alır, havayı ot ve koyunların o kendine özgü kokusu sarardı. O postlarına rengârenk boyalar sürülmüş koyunların arasında gezinmek ayrı bir keyifti. Bayram namazının ardından herkesi bir telaş sarar, bahçelerde kurbanın kanının akıtılacağı çukurlar kazılır, bıçaklar bilenir, yüzmek için kurbanın asılacağı çengeller hazırlanır, kasap veya işin ehli olan yetişkinler tarafından tekbir sesleri arasında bir tören havasında kurbanlar kesilirdi. Kan kokan bu telaşın ardından mahalleyi keskin bir kavurma kokusu sarardı. Akşama doğru havadaki koku yine değişir ve parkın köşesindeki kömürcünün yanına yerleşmiş tütsücü bir yandan ayağı ile ateşi körükler diğer yandan yüzülmüş boynuzları kırılmış kelleri sırayla tütsülerken çıkan koku havayı doldururdu. Diğer bir köşede Türk Hava Kurumunun gün boyu topladığı deriler tuzlanırken onun hemen yanında barsakları toplayanlar içlerini temizleyerek kangal halinde bir köşeye yığarlardı. Her şey kurbana ve birbirine saygılı bir şekilde bir tören havasında geçerdi. Erken inen akşamla birlikte herkes evine çekilirdi.

Müstakil, bahçeli evlerin yerini çok katlı apartmanlar aldıktan, parkların yerine beton atılıp otoparklar yapıldıktan sonra ve ucuzcu ve kolaycı günübirlik yaşam tarzı hâkim olduktan sonra, nemelazımcılık ve bencilliğin ön plana çıkmasıyla kısacası 1980’lerden sonra Kurban Bayramlarının anlamı ve törenselliği kayboldu artık. Ritüeller ve kurbana saygı ortadan kalktı. Kutsal olması gereken kurban kanı oluk oluk asfalt yollarda ayaklar, otomobil tekerleri altında akıyor. İşi bilmeyen sözde kasaplar tarafından hiçbir dini ritüel uygulanmadan ve baştan savma bir şekilde kurbanlar birbirinin gözü önünde adeta işkence yapılarak kesiliyor. İşkembeleri, barsakları, sakatatları gelişigüzel çöp bidonlarına ya da kaldırım kenarlarına atılıveriyor. Esası varlıklı ile yoksul arasındaki sosyal dayanışma olan kurban eti ya al gülüm ver gülüm şeklinde dağıtılıyor ya da hiç dağıtılmadan buzdolabına kaldırılıyor. Hac sırasında kutsal topraklarda kesilen binlerce kurban saklama koşullarının yeterli olmaması nedeniyle Afrika’da onlarca insan açlıktan ölürken telef edilip toprağa gömülüyor.
Evet Sevgili Tomris Hanım, her geçen gün anlamından ve amacından uzaklaşan ve sosyal ve dini bir ritüel olmaktan çıkıp katliama dönüşen Kurban Bayramlarına bakıp ‘-Nerede o eski bayramlar ‘ demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Kurban Bayramın kutlu olsun. Dostlukla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder