11 Aralık 2009 Cuma

TOMRİS HANIMA MEKTUPLAR - 24

TOMRİS HANIMA MEKTUPLAR
O’ NU ANLAMAK
O’nu anlamadık Sevgili Tomris Hocam,
O’nu anlatamadık da.
Üst üste savaşlardan çıkmış, yorgun, yılgın, yoksul ve cahil bırakılmış milletin anlamasını da bekleyemezdik zaten. Biz anlatmalıydık.
Kanla irfanla kurulmuş bir Cumhuriyeti, bu Cumhuriyetin erdemlerini, muasır medeniyetler seviyesine çıkmanın gerekliliğini O, birebir anlatmaya çalıştı halkına. Ta ki 1938 yılının 10 Kasımına kadar.
Ama sonrasında biz anlatamadık O’nu, O’nun ideallerini.
Önce elit/bürokratik kadrolar uzaklaştı halktan. Halkın değerlerini, beklentilerini anlayamadılar. Sonra Yakup Kadri’nin Yaban’ındaki gibi sarıklı, ak saçlı, aksakallı hocalar girdi kutsal korkularına, cehennemi gösterdiler.
O’nun mirasçıları tabandan gelmeyen bir devrimi anlatamadılar.
14 Mayıs 1950 seçimleri, kuşkusuz, büyük bir halk hareketiydi. Halk kendi kaderine sahip çıkmış ve elit/bürokrat iktidarına son vermişti. İktidara karşı oy veren halk, Cumhuriyet’e ve onun devrimlerine karşı oy vermemiştir. Ancak, seçimin galibi, halkın iradesini, planlı bir şekilde, Cumhuriyet devrimlerine karşı yönlendirme politikası uygulamıştı. O’nu anlamadık. Yalnızca andık O’nu.
O, memleket meselelerini tartışırken bile akşamları bir kadeh rakısını içerdi; biz yıllarca 10 Kasımlarda meyhaneleri kapattık.
O, Safiye Ayla’yı dinlerdi, Rumeli türkülerini söylerdi; biz yıllarca 10 Kasımlarda gazinoları kapattık.
O, “Sanatsız kalmış toplumun yaşam damarlarından biri kesilmiş demektir.” Derdi; biz yıllarca 10 Kasımlarda Operaları, Sinemaları kapattık.
O, “ Beni görmek behemehal yüzümü görmek demek değildir…” derdi biz yıllarca 10 Kasımlarda her köy meydanına, her okul bahçesine, hastane koridorlarına O’nun büstünü diktik, kasımpatılarıyla süsledik, Ata yakalı, kolalı gömlekler giyip nutuklar attık.
O’nu andığımızı, O’nu anladığımızı sandık. Ama O’nun istediği “…Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” Sözündeki kadar basitti.
O’nu anlamadığımız gibi devrimlerine karşı girişilen karşı devrimleri de anlamadık.
Artık O’nu anlamanın ve anlatmanın yolu, halkımızın bir diğer kutsalı şehitlerimize sığınmak, onlardan yardım istemek. Onlar ki bu Cumhuriyeti kurmak için O’nunla beraber ateşe göğüslerini siper ettiler.

Onlar ki Kuvay-ı milliye şehitleri
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler
Dumlupınar'dakiler de elbet
ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,
siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
siz toprak altında derin uykudayken
düşmanı çağırdılar,
satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
kalkıp uyandırın bizi!
uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!
Nazım, 1959

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder