11 Aralık 2009 Cuma

TOMRİS HANIMA MEKTUPLAR - 9

YİTİK KENT: İZMİR

Sevgili Tomris Hanım,
Temmuz ayının ortalarında ERA_EDTA Kongresi için Edinburg’taydım. Daha önce gördüğüm veya arkadaşlarımdan dinlediğim, fotoğraflarını gördüğüm Avrupa şehirleri gibi tarihi mimarisini ve doğasını korumuş, kimliğini kaybetmemiş bir şehirdi. En yeni diye gösterdikleri, boz bulanık volkanik kesme taşlardan yapılmış ve halen günlük yaşamda kullanılan binalar 1750 ya da 1800 lü yıllara aitti. Kent; caddeleri, parkları, kafeleri ile tarih içinde dondurulmuştu sanki. Hiçbir inşaat çalışması ve şantiye görmedik. Kaldığımız sürece bir ortaçağ masalı içinde yaşadık.
Kongre bitip, İzmir’de günlük yaşama döndüğümüzde ilk dikkatimi çeken Kemer’deki tren istasyonunun kapı ve pencerelerinin söküldüğü, çatısının kaldırıldığı oldu. Belki de çocukluğumun yaz tatillerinin bir kısmını Ödemiş’in eski istasyonunda geçirdiğimden bu eski taş mimarili, oymalı ahşap saçaklı istasyonlara karşı özel bir ilgim ve sevgim vardır. Demiryollarının ihmali ile eşzamanlı ihmal karşısında bu istasyonlar Cumhuriyetin ilk yıllarındaki canlılığını yitirmiş, bir kenarda bakımsız, boynu bükük terkedilmişlerdir. Oysa ben onların istasyon olmasalar bile bir sanat galerisi ya da cıvıl cıvıl bir kafe olarak yaşamın içinde kalmasını istemişimdir.
Hastanemizin devam eden inşaatının toz toprak şantiyesi içinde yürürken bir yandan da Edinburg ile İzmir’imizi karşılaştırıyordum. 5000 yıllık geçmişi olan ve özellikle 1650 li yıllardan sonra Osmanlı’nın dış dünyaya açılan kapısı olmuş, Ermeni’si, Yahudi’si, Rum’u, Levanten’i, Türk’ü ve onların geleneklerini, göreneklerini, mimarilerini ve medeniyetlerini bir arada barındıran İzmir’i düşündüğümde tarihi miras olarak koruyabildiğimiz ve halen yaşamın içinde tutabildiğimiz yapı sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
APİKAM ( Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi)’ı gezdiğinizde ve 1800 lü yıllara ait İzmir fotoğraflarını gördüğünüzde bugünkü yoksulluğumuz karşısında içiniz sızlar.
İzmir’imizin düşman işgalinden kurtarıldığı 9 Eylül 1922 den birkaç gün sonra 13 Eylül günü çıkan ve ancak 18 Eylül 1922 de söndürülebilen ve halen kimler tarafından çıkarıldığı tartışılan İzmir tarihinin en büyük yangını ile Rum, Ermeni ve Levanten mahallerinin ¾ ü yok olmuştur.
Yangından kurtulan ve elimizde kalan değerlerde kent kültüründen yoksun belediye başkanlarımızın popülist politikaları ile kaybedilmiş ya da bakımsızlıktan virane haline gelmiş.
1960 lı yılların popüler belediye başkanı Asfalt Osman ( Rahmetli Osman KİBAR), iki yıl önce vefat eden Mimar Felice KAPADONA ile Kordonboyu’ndaki yalılara el atmış, Kordon’a ilk yapılan HARİKA Apartmanı ile kentin tarihsel mimarisinin katlinin önü açılmş. İlerleyen yıllarda ağırlıklı olarak Felice Kapadona ve ekibi tarafından güzelim yalılar tek tek yıkılmış, sıcak yaz günlerinde Alsancak ve Kahramanlar’a nefes aldıran İzmir’in ünlü İmbatının önüne yedi-sekiz katlı beton setler çekilmiş.
İzmir’in simgesi olmuş, 1960 lı yıllarda kafeterya ve gazinoları ile gözde bir mesire yeri olan Kadifekale, bir diğer belediye başkanı İhsan ALYANAK’ın politikalarına kurban gitmiş, bugün gerçek İzmirlilerin giremediği adeta kurtarılmış bölge olmuş. 1970 li yıllarda İhsan ALYANAK’ın Osman KİBAR’DAN belediye başkanlığını almak için oy uğruna doğu ve güneydoğudan getirttiği göçmenlerce işgal edildi ve gecekondularla istila edildi.
Birkaç yıl önce bir bayram tatilinde eşimi, çocukluğumun geçtiği Namazgâh ve Agora semtine götürdüm. Çocukluğumun geçtiği sokaklar, evler yerli yerindeydi. Bir zamanlar İzmir’in tanınmış esnaflarının ve elit kesiminin oturduğu Namazgâh, Altınpark, Dönertaş ve Mumcu gibi semtlerde meraklı ve tehditkâr bakışlar altında bir yabancı gibi dolaştık
Kent kültürü ve kentli olmak bilincinden uzak, yanlış ve popülist politikalar ve yönetimler, İzmir’imizin hem mimari hem de sosyal kimliğini tahrip etti.
Sevgili Tomris Hanım, Kemer tren istasyonunun durumu; içimdeki yitik şehir İzmir yarasını yeniden kanattı. Bir ihtimal yıkılmayıp ta restore edilme olasılığı tek avuntum. İzmir’imize sahip çıkacak ve hiç olmazsa elimizde kalan değerleri koruyacak ve günlük yaşama katacak belediye başkanları seçebilmemiz dileği ile.
Dostlukla…

Not: Bana ve yayın kurulumuza gelen geribildirimlerden, geçen sayımızda bu köşede yayınlanan ‘ Kötü Ruh ‘ başlıklı yazımla ilgili yanlış anlamalar ve algılamalar olduğu anlaşılmakta. O yazıda statükocu ve hoşgörüden yoksun bir dünya görüşü eleştirilmiştir. Herhangi bir kişiye veya kişilere yönelik değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder