11 Aralık 2009 Cuma

TOMRİS HANIMA MEKTUPLAR - 5

KÖY ENSTİTÜLÜ OLMAK

Sevgili Tomris Hanım,

Geçen mektubumda Kars’ın Susuz ilçesi Yolboyu köyüne zorunlu hizmete gittiğimi yazdığımda senden sonra tanıdığım diğer bir değerli insan, Hamit Ağabeyi anmadan geçemeyeceğim.
1983 Eylülünün son günlerinde valizimi ve dengimi toplayıp yaklaşık 33 saat süren uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra Kars’a indik. Küçük bir otogar ve bizim gecekondu semtlerini andıran bir şehir. Kentin iki otelinden biri olan otogarın hemen yanındaki otele yerleştik ve ertesi günde Sağlık müdürlüğünde işlemlerimizi tamamlayıp Susuz Kaymakamlığına yazılan resmi yazışmayı içeren sarı zarfla birlikte akşamüzeri saatlerinde Susuza doğru yola çıktık.
Yeşillikler içindeki ilçeye varıp, Kaymakam beyle görüşüp geçici olarak ilçe merkezinde göreve başladıktan sonra ayrılmak için izin istedik. Yalnız bir sorun vardı, saat geç olduğu için araç olmaması nedeniyle Kars’a dönemiyorduk. Kaymakam Bey telefona uzandı birisiyle görüştü ve yanımıza odacısını vererek Yatılı Kazım Karabekir Öğretmen Lisesi Müdürünün yanına gönderdi. Hamit Ağabeyle ilk o zaman tanıştım. Ellili yaşlarda, babacan görünüşlü gözlerinde insanı hemen saran dostluk ve güven dolu bakışlar sesinde kendine güvenen ve karşısındakine güven veren bir ton vardı. İlk izlenimler çok önemlidir derlerdi, gerçekten öyleymiş Hamit Ağabeyle çok iyi dost olacağımızı o an hissetmiştim. İlerleyen günler ve haftalar beni yanıltmadı. En zor ya da en mutlu günlerimde onu yanımda buldum.
Kimdi bu Hamit Ağabey? Tanrının unuttuğu bu ücra, küçük doğu kasabasında nasıl böyle kendini yetiştirmişti ve neden bu yaşına rağmen batıda büyük bir kentte değil de buradaydı?
İlerleyen günlerde misafirhanesinde kaldığım okulun eskiden CILAVUZ KÖY ENSTİTÜSÜ olduğunu ve Hamit Ağabeyinde bu okuldan mezun olduğunu ve yıllar sonra kendi okuduğu okula idareci olarak döndüğünü öğrendim. Daha sonraki yıllarda yurdun değişik yerlerinde Köy Enstitüsü mezunları ile karşılaşınca onların her birinde Hamit Ağabeyi buldum. Demek işin sırrı Köy Enstitülü olmaktaydı.
Neredeyse tüm Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak Milli Eğt. Bakanı Hasan Ali YÜCEL tarafından Eğitimci İsmail Hakkı TONGUÇ’UN çabalarıyla 17 Nisan 1940 ta 4 kırsal bölgede kuruluyor, aynı yıl içinde sayıları14’ e, 8 yıl sonra ise 21’ e çıkıyor. Yarattıkları efsane yeşeren toprak, yükselen yapı, ışığa dönüşen su, dayanışma, paylaşma, aydınlanma ve özgürleşme demekti. Onlarınki yalnızca bir eğitim değil yaşam biçimiydi. Onlarca yazar, sanatçı, bilim adamı ve milyonlarca öğrenci yetiştirdiler. Duvar ören, tarım yapan, marangozluk, demircilik yapan aynı zamanda dünya klasiklerini okuyan ve müzik yaparak ruhunu güzelleştiren mutlu insanlar yetiştiriyorlardı. Bu şekilde yetişen çocuklar kendine güveni olan, mutlu, ezberci değil analitik düşünen, sorgulayan, demokrat ve üretken insanlar oluyordu. Bu dönemde UNESCO tarafından dünyaya örnek olarak gösterilen bu eğitim sistemi 1947 erde içeriği değiştirilerek yozlaştırıldı ve 1954 yılında da tamamen kaldırıldı.
Bugün sosyal, ekonomik ve ahlaki çöküntü ve işsizlik bunalımında ki genç nüfusa tek ışık sanırım topluma Köy Enstitüsü ruhunun yeniden kazandırılmasıdır.
Dostlukla…
Mart 2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder