11 Aralık 2009 Cuma

TOMRİS HANIMA MEKTUPLAR - 7

ÖĞRETMENLER GÜNÜN KUTLU OLSUN, TOMRİS HANIM.

Hastane Bültenimiz onbirinci sayısına ulaştı. Ve ben on bir aydır Tomris Hanım’a mektup yazıyorum. Yaşamla ilgili, ülkemle ilgili endişelerimi ve umutlarımı paylaşıyorum. Ve on bir aydır sizler merak ediyorsunuz. Kim bu Tomris Hanım? Kimine göre eşim, kimine göre platonik bir sevgili kimine göre hayali bir kahramandı. Sanırım Tomris Hanımı sizle tanıştırmak için en uygun zaman.

Tomris CERİT. Bugün yetmiş yedi yaşında, emekli bir felsefe öğretmeni. Yirmi yıl aradan sonra tekrar izini bulup ziyaret ettiğimde hala yirmi yıl önce tanıdığım gibi sevgi ve yaşam dolu. Onunla benim de çok yakın arkadaşımın eşi olan öğrencisi sayesinde tanışmıştık. O tarihte Buca Eğitim Enstitüsü Almanca Öğretmenliğinden mezun olan Sema’nın mezuniyet yemeğinde arşıma oturmuştu. Bütün gece sohbet etmiştik. Bugün, neler konuştuğumuzu tam olarak hatırlamasam da sohbeti, yaşam sevinci, rakı kadehini kaldırışı ve içten gülen gözleri ile beni çok etkilemişti. Bir ay sonra arkadaşlarımın düğün davetiyesini vermek için evinde ziyaret ettiğimizde bizi balkonunda ağırlamıştı. Balkonunda mermerden bir kurna, hafif bir şekilde açık bırakılmış Osmanlı tarzı bir çeşme kurnanın içinde nilüfer çiçekleri ve suyun sakinleştirici sesi. Bir çay içimi süresince yine sohbet etmiş, yaşam üzerine konuşmuştuk.
Yirmi yıl sonra ziyaret ettiğimizde her şey aynı yerindeydi. Tomris Hanım da yirmi yıl önce bıraktığım gibiydi. Sohbetimizde İzmir’de doğduğunu, Defterdar olan babasının görevi gereği birkaç il gezdikten sonra İzmir Kız Lisesini yatılı bitirdiğini, Felsefe okuduktan sonra Ankara Yüksek Öğretmen okulunda 30 yıl öğretmenlik yaptığını, eşinin vefatı üzerine babası ve kardeşlerinin yaşadığı, doğduğu şehir İzmir’e döndüğünü anlattı. İzmir’e döndükten sonra Buca Eğitim Enstitüsünde öğretmenliğe devam ettiğini anlattı. 1980 öncesinin çalkantılı dönemine bile hiçbir grubun değil devletin öğretmeni olduğunu, sene başında elinde silah ile derse giren öğrencilerin sene sonunda çiçekle geldiğini anlattı. Bizim kısa ziyaretimiz sırasında bile iki üç kez telefonla arayıp hatırını soran öğrencileri oldu.

A B C yi öğreten Sevgili Gül Öğretmenim, halen bir otobüs biletini bile yere atmayıp ilk çöp kutusuna kadar cebimde taşımamı öğreten Çiçek Öğretmenim, her şeyi zamanında yapmayı öğreten Filiz Öğretmenim, kürsüye oturup ‘- Efendiler! ‘diye derse başlayan bize tarihi ve Atatürk’ü sevdiren Nedime Öğretmenim, Güzel sesli bir müezzinden makamında söylenmiş bir ezandan duyulacak hazzı öğreten Birgül Öğretmenim, Kars’ın Susuz ilçesi ve Yolboyu köyünde üç dönem beraber çalıştığım acı tatlı günleri paylaştığımız Ertuğrul öğretmenim, Cemal Öğretmenim, Orhan Öğretmenim, Köy Enstitülü olmanın ne demek olduğunu öğreten Hamit Öğretmenim ve doğunun kuş uçmaz kervan geçmez köylerinde susuz elektriksiz ve ekmeksiz görev yapan, aşı kampanyalarında uğradığımız da bir lokma ekmeğini bizimle paylaşan, gece karanlığında gökyüzünü aydınlatan binlerce yıldız gibi köy çocuklarını aydınlatan adını hatırlayamadığım köy öğretmenlerim; hepinizin Öğretmenler Gününü Tomris Öğretmenimin nezdinde kutluyor, ellerinizden saygıyla öpüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder