11 Aralık 2009 Cuma

TOMRİS HANIMA MEKTUPLAR - 28

HAZANDA ÖLMEK YA DA BİR KÖYÜN BİR NESLİNİN DEĞİŞİMİNE TANIK OLMAK
Dingin bir sabaha uyandım. Yüzümü yıkayıp bahçeye çıktım. Som bir sessizlik ve huzur hâkimdi havaya. Yeni doğmakta olan güneş pus perdesini yırtmaya çalışmakta ama henüz güçsüz. Kalın bir tül perde gibi pusun ardından yumuşak bir ışık kaplıyor çevremi. Ayırtını yapamadığım bir iklimde hava; insanı ısıtan tatlı bir sıcaklık mı yoksa insanı serinleten tatlı bir serinlik mi? Uzaklarda Eğlenhoca’nın pus ardındaki zeytinlerinin arasından ince bir duman tütmekte.
Sonbaharın renklerine boyanmış şeftali ve yediveren incir ağacının zamanı dolan yaprakları birer birer düşmekte toprağa. Toprağa ulaşan her yaprağın çıtırtısı ayrı ayrı duyulmakta som sessizlikte. Arada bir hafif bir esinti dökülen yaprakları bir hışırtı ile önüne katıp sürüklemekte…
Karşımda, değirmen tepeyi kaplayan çamların arasından bir hüthüt ötmede arada, bir başka hüthütte ona cevap vermekte. Her tarafta som bir sessizlik ve dingin bir huzur hakim.
Sessizliği cami hoparlörünün cızırtısı bozuyor. Hocanın sabah mahmuru sesi, sessizliği bozuyor.
- Essalatü….
Çocukluğumdan beri her salayı hüzünle dinlerim. Hele mevsim hazansa daha bir yoğun olur hüzün. Çocukluğumdan beri her salayı sonuna kadar dinlerim. Çünkü hoca sonunda söyler kimin öldüğünü. Bu kez sonunu beklemedim ama, çünkü sonunu biliyordum. Cemal Ağa’nın selasıydı büyük ihtimal. Daha dün akşam konuşmuştuk köy kahvesinde Yüksel abiyle, İltan Abiyle. Bir süredir hastaymış, yoğun bakımdaymış, görenler durumu ağır, hastaneden çıkmayabilir diyorlarmış.
Sala bitti, doğruymuş, vefat eden Cemal Ağaymış.
Bir köyün bir neslinin değişimine tanık oluyoruz burada. Önce Tıratacı Mehmet Dede, ardından doksanında zona çıkarınca duyduğu acıya rağmen terliğini sürüyerek zeytine giden “- tam yaşayacağım zaman bu illet yakaladı.” Diyen Fatma Nineyi, daha sonra Fatma Ninenin kızı Perihan Teyzeyi, onun ardından Mehmet Amcayı toprağa verdik. Yaş ortalaması yetmişin üzerindeki İnecik Köyünde bir nesil değişiyor.
Cenaze musalla taşında. Cami avlusunda yoğun bir yeis. Birisi sesleniyor hacı takkeli kara sakallı bir ihtiyara “- Hacı dayı kime takılacan bakalım artık.”, bir diğeri yekdiğerine soruyor “ – sekseninde var mıydı?” , Yekdiğeri hesap yapıyor, “- Yirmiikiliydi rahmetli eh hesaba vurursan seksen yedi oluyor.”
Hoca efendi çıkıyor camiden; cemaate sesleniyor.
“ – cemaat saf tutalım”
Uyduk imama erkişi niyetine. Namaz bitiyor, hoca efendi soruyor cemaate:
“- Merhumu nasıl bilirdiniz?”
Herkes yek cevap
“- iyi bilirdik”
Hakkınızı helal ediyor musunuz?
Yek cevap
“- Helal olsun “
Hazan da kabullenmek kolay ölümü, sararan yapraklar bir bir düşerken toprağa hele ölen de sonbaharındaysa yaşamın; hazanda kabullenmek kolay ölümü

1 yorum:

  1. Sevgili cengiz hocam.
    Ne yazık ki senin siteni bu kadar geç ziyaret edebildim.İçinde bulunduğum hengame ve koşturmaca aslında gerçek yaşam değerlerinden ne kadar uzaklaştırmış beni bunu şimdi anlıyorum.Aslında bende çok sosyal bir insanım diye düşünüyorum ama bunun sadece sözde olduğunu itiraf etmeleyim. NEDENİNE GELİNCE eğer insan kendinden sonra gelenler için somut, elle tutulur bir şeyler bırakamıyorasa hiç bir anlamı yok sosyalliği yada bilgi birikiminin. Bu gerçeği hafta sonundaki gezimizde anladım. Ancak senin sitendeki anılarını,çalışmalarını en sonda Tomris hanıma mektuparını okuyunca daha bir pekişti duygularım. Sevgili dostum bilgini, becerini ve çalışma azmini çok kıskandım. Ama bu kıskancım seni yüceltme ve taktir etme anlamındadır bundan emin ol. Çalışmalarından dolayı seni tebrik ediyor mesleğin dışında verdiğin bu güzel çabalardan dolayı tebrik ediyorum.Sevgilerimle.Dr.Hulusi SAM

    YanıtlaSil